Türk Kahvesiyle Gelen Ege Esintisi - 'Tarihi Bağdat Kuru Kahvecisi'



Cunda yazısını yazdığım günden beri canım sakız aromalı bir şeyler çekiyordu ki; Caddebostan’da amansız bir yağmura yakalanmam sonucu rast geldiğim keyifli mekanda buldum onu... Burası 'Tarihi Bağdat Kurukahvecisi'. Şaşkınbakkal Boyner'in karşısında, Marks & Spencer’ın ise sağında kalan bu mekanın önünden defalarca geçmeme rağmen daha önce nasıl olup da girmediğim için hayıflanıyorum kendi kendime. Çünkü sakız özlemim bir yana öylesine sıcak bir dekorasyonu ve atmosferi var ki… Kahve, kitap, sakız(!) yani huzur üçlüsünü burada doyasıya bulabilirsiniz :) Zaten kitap okuyasınız yoksa da masa kenarlarında bulunan birbirinden keyifli kitapları alıp kurcalamadan içemiyorsunuz kahvenizi.



Burası hem dost meclisiyle gelip söyleşmek için hem de kendi başınıza ilham dolu dakikalar geçirmek için uygun bir yer. Bana göre burayı özel yapan kahvelerin hazırlanışındaki özen. Öyle ki, Türk kahvesine en uygun rakımda yetişen dört farklı kahve çekirdeğinin harmanlanmasıyla oluşturularak sunuluyor buradaki kahveler. Türk damak tadına en uygun hale getiriliyorlar, o yüzden olsa gerek içimi pek keyifli ve her içtiğiniz kahveye benzemiyor.



Bir kahve dükkanı için oldukça zengin bir menüsü var. Ben ilk seferinde tahmin edileceği gibi sakızlı türk kahvesini denedim ve geleneksel kahve kültürüme yeni bir bilgi ekledim: ‘Bol köpüklü ve kaliteli bir türk kahvesinin yanında sunulabilecek en ideal şey, su içinde sakız macunundan başkası olamaz.’ (: Hem kahvenin hem de macunun tadı damağınızda kalıyor. Ben, bu keyif her istediğimde elimin altında olsun istiyorum ve soruyorum mekan çalışanlarına bu macunu siz mi yaptınız, nereden edindiniz diye. Ve mekanın asıl hikayesini  o vakit öğreniyorum:

Bağdat Kahve’nin tarihi mübadele yıllarından önceye dayanıyor. Kurucusu Selanik göçmeni, yıllar yıllar önce amatör olarak  başlıyor kahve işine. Kahve önce eş dost arasında dağıtılıyor, sonra büyüyor işler.. Gökçeadaya, Antalya'ya uzanıyor ve dört kuşak sonra 2009’daysa şimdiki yerinde yeniden can buluyor. Türk Kahvesi’ni Ege esintisiyle harmanlayan bir mekan burası. Müzikler, ürünler ve dekoratif incelikler arasında Ege ruhunu hissediyorsunuz. Hikayenin sonunda sorumun cevabını alıyorum: Sakız macunu ve doğal damla sakızı, Sakız Adası’ndan temin ediliyor.  Hatta talep edenler için küçük kaplarda satılıyor da… Tabii ki bu keyfi istediğim an yaşamak için hemen
bir paket sakız macunu alıyorum, yanında bir paket kahveyle.










Mekanın  en beğendiğim uygulaması ise ‘Kitap Değişim Projesi’.  Bu projeyle okuduğunuz kitapları getirip mekanın kitaplığındakilerle takas edebiliyorsunuz. Yolunuz Caddebostan'a düşerse gidin bir deneyin dumanı üstünde özenli kahvelerini...

Unutmadan  Alaçatı'da ise 'Şaşkın Pub' isimli bir mekanları var. Deneyimlemedim ama fotoğraflardan oldukça keyifli bir yer izlenimi veriyor. Mekan  fotoğraflarına buradan ulaşabilirsiniz.

Sevgiyle kalın.


Two days at Cunda Island

When the weather becomes getting hot most of us start planning to run away to a peaceful place where we can enjoy the sea and find a peace of silence... Cunda is exactly the true place if you need such short term holiday. Your total road trip from Istanbul takes about 8 hours. If you prefer to go by plane, you will fly to Balıkesir Edremit Airport, then you need to make a 40 minutes trip to Cunda by car.



Accomodation in Cunda



                           
If you are an adventurer who love nature, I strongly recommend Ada Camping for staying, the well organized camping place in Cunda. If you do not prefer to stay in a tent you can also rent a bungalow or a caravan which is decorated with flowers outside and sweetened with cute garden ornaments at the camping area. We have already planned to have reservations from caravans for the next time. This camping area has a beautiful and clean beach and a nice open air cafeteria  for drinking or eating wide variety of food during the day. A la Carte and buffet facilities are available. There is a small, clean kitchen available for the use of campers. When you jump into the water under the 37 centigrade in July you feel refresh because the sea a bit cold here.









The only disadvantage of the camping area is the location, it is 8 km away from the center of Cunda. But you should note that even the closest beach you can go in Cunda is also far away from almost 8 km. You can solve this problem by using taxi. If you prefer, you can walk through the lovely green way as we did.  In my opinion with its nice beach and facilities Ada Camping is a good choice for staying.

                       





Besides camping place Cunda offers many altenatives for staying from nice stone houses  to lovely boutique hotels. If you prefer a more luxurious place for staying, you can try Hotel Ortunc, the most luxurious hotel in town  located at the same beach with Ada Camping. Ada Camping daily entrance fee of $ 25. I anticipate a higher entrance fee for the Ortunc Hotel's beach. For more information about Ortunc click here , for detail information for Ada Camping please click here.

                               

Secret Island Cunda

Cunda (also called as Alibey Island) is a lovely island with its beautiful old stone houses, narrow streets and cobblestone pavements. The historical background of the island is a good mixture of Christian and Islamic culture.  Cunda as the biggest island of the Ayvalık island group, located in the Balıkesir province of Turkey. While walking across the stone streets the warm  atmosphere and friendly people makes you feel as you have lived there for a long time.
Things to do in Cunda
There are many streets, restaurants, churches and monasteries waiting to be discovered in this historic town. Our list of things to do in town as follows:
1. Fisherman Bahtiyar's Restaurant (Balıkcı Bahtiyar) -You should try fresh fish alternatives and wide variety of Crete appetizers such as cibes, aquadis, papal fish, stuffed squash blossoms (kabak cicegi dolması), octopus, a nice salad made ​​of tin cheese, butter shrimp at the restaurant of  'Balıkcı Bahtiyar'.

Balıkcı Bahtiyar



2- Vino Winehouse- Everyone will tell you try the wine in Vino but what you really do should try gum liquor in this sweety winehouse. As far as we heard the recipe of the chewing gum liquor is belong to Vino. Here is a place that makes you happy with the warm colorful decor, its great musics and all kinds of liquor. (Sorry that I can not share the second day photographs with you because of a technical accidents :( )
3- Try the delicious gummy ice cream whether melon inside or cone in. You can find them in the seaside part of Cunda.
4- Drink roasted Turkish coffee and eat lokma (Turkish dessert made of deep fried dough awaited in sugar syrup and eaten with cinnamon) in 'Tas Kahve', which has a special stone building in the center of Cunda.
5- Cunda is famous with its historical structures. You can find out the island's historical texture by visiting  the churches, monasteries and mosques which are separated in the different parts of the island. Cunda is an ideal place for those who like  taking pictures.  Some churches and monasteries; Hayrettin Pasha Mosque, Cinarli Mosque, The Church of Profitis Ilias, The Church of Portaitsa, The Church of Faneromeni, The Church of Aghia Triada, The Church of Panagia, The Church of Taksiyarhis.
6- Visit  the bazaar of the Island on Saturday, which have a variety of handmade ornaments, cheeses, products made of  olive oil such as; soap, body lotion, shampoo. It is recommended to buy some natural products and gorgeous olive oil of Cunda. Soap made of olive is perfect for gifts.
 7- Sevim -Necdet City Library (The Church of Agios Yannis) is  the most beautiful place to be seen in Cunda which is located on the top of the Cunda. (Ten minutes walk away from the center.)  This stone architecture and remarkable monastery is the symbol of the town. You can see the blend of Christian and Islamic culture together. Sevim- Necdet City Library  was restored by Rahmi Koc (Famous family in Turkey). There is also a very nice cafe in the building. You can relax here while sipping something cool in front of the wonderful view of Cunda.

Ayvalık- Cunda Adası'nda İki Gün / Two Days at Cunda Island


For English press 'nine' :)

Havalar ısındığında çoğumuzun içinde 'şöyle iki günlüğüne sevimli, huzurlu bir yerlere kaçsak, hem denizin tadını çıkarsak hem de dinlensek' hissi yeşillenir ya... İşte benzer bir dönemde beş kafadar az bütçeyle ne yapabiliriz diye beyin fırtınası yaptığımız bir akşam buluşmacasının sonunda Ayvalık'a bağlı olan Cunda Adasında bulduğumuz sevimli bir kamp alanında 2 günlük bir çadır kampı yapmaya karar kıldık. Kamp alanında karavan ve bungalov seçenekleri de mevcuttu fakat biz kamp fikrini daha çok sevdik. Aramızda gerekli kamp ekipmanı eksik olanlar için akıllı telefonlardan hızlı bir araştırmayla uygun fiyata çadır ve uyku tulumu bulundu (Uygun fiyatlı çadır ve uyku tulumu için Decathlon önerilir.) Sıra geldi 'Cunda Adası'na nasıl gidilir?' sorusuna...



Cunda Adası'na Nasıl Gidilir?
Cunda'ya ulaşmanın bir kaç farklı yolu olduğunu öğrendik:
Uçakla Cunda:
Balıkesir Edremit'e oradan da yaklasik 40 dakikalik kara yolu seyahatiyle Cunda'ya gidilebilir.
Feribot'la Cunda:
Yenikapı'dan binerek iki saatlik feribot yolculuğuyla Bandırma'ya, oradan da yaklaşık üç saatlik kara yolu ile Cunda 'ya varabiliyorsunuz. Feribot sonrası uygun saatte otobüs bulamadığımız için bu yolu elemek durumunda kaldık.
Otobüsle İstanbul-Cunda:
Bazı otobüs firmaları Tekirdağ üzerinden (475 km) bazıları ise İzmit üzerinden (525 km) gidiyor Ayvalık'a. Yol Tekirdağ üzerinden çok daha kısa sürüyor.
Cuma gecesi otobüse atlayarak, Ayvalık'a kadar uyuyarak gidiyorsunuz. Sonrasında tercihinize göre taksi, otobüs, dolmuş ya da iskeleden tekne ile Cunda'ya ulaşım mevcut. Ayvalık Cunda arası yaklaşık 8 km. İstanbuldan toplam karayolu yolculuğunuz yaklaşık 8 saat sürüyor.

Cunda'ya vardığımızda merkeze yine 8 km mesafedeki kamp alanımız olan Ada Camping'e ulaşmanın yollarını sorguluyoruz. Tek yolun 30 liraya taksiyle çıkmak olduğunu öğrenince üzülüyoruz; ama başka yol olmadığı için razı oluyoruz.

Cunda'da Kamp



Kamp alanımızı görünce hepimiz yol yorgunluğumuzu unutuyoruz. Ada Camping beklediğimizden çok daha düzenli, keyifli bir sahile sahip, baya tatlı bir yer çıkıyor. Burada çadır dışında konaklama seçenekleri var. Dileyenler için çimler üzerinde bungalovlar veya oda gibi döşenmiş dışardan çiçeklerle ve sevimli bahçe süsleriyle tatlandırılmış karavanlar da mevcut. Bir sonraki sefer karavanlardan yer ayırtalım diye planlıyoruz. Etraftakilerin de güler yüzlü yardımıyla  hızlıca çadırlarımızı kuruyoruz ve vakit kaybetmeden sabah denizinin tadını çıkarmaya sahile atıyoruz kendimizi...

Beklentimizin üstünde güzel olan Ada Camping'in sahilinden oldukça memnun kalığımızı söylemeliyim. Doğal yaşamı seven insanlar için istanbul'dan kaçıp dinlenmeye gelinecek güzel bir kaçış noktası burası. Hatta bu şekilde gelen ünlüler de oluyor. Örneğin biz Rasim Öztekin'le karşılaştık.



Temmuz sıcağında suya girdiğinizde 'coss' sesini duyabilirsiniz, zira deniz biraz soğuk burada. İster çimler üzerindeki şezlonglarda uzanıp ağaçların üstünüzde salınışını dinleyerek demlenin, ister kumsaldaki şezlonglarda güneşin keyfini çıkarın ya da çarşaf gibi denizin tadını... Burası şehrin gürültüsünden uzaklaşıp kısa bir tatil için oldukça uygun bir belde.      
                                           
Ada Beach'in en keyifli kısmı ise güneşlenmekten sıkıldığınızda birkaç adım uzağınızdaki püfür püfür esen kafede oturup soğuk bir şeyler içip karnınızı doyurabilme şansı. A la Carte ve açık büfe imkanları mevcut. Kamp alanının da kullanıma uygun temiz bir mutfağı bulunmakta.


Ben lüks bir yerler istiyorum derseniz, aynı sahilde Cunda'nın en lüks oteli olarak bilinen Ortunç Otel yer almakta. Ada Camping günlük giriş ücreti 25 TL. Ortunç Otel'in sahiline  giriş ücretinin daha yüksek olacağını tahmin ediyorum. Ortunç için ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Eğer Cunda'da konaklıyorsanız günübirlik bu plajlara girebilirsiniz. Ada Camping'le ilgili ayrıntılı bilgiye ise buradan ulaşabilirsiniz.

Ayvalık'ın İncisi Cunda Adası

Kamp alanımıza yerleştikten ve sahilin tadını çıkardıktan sonra sıra Ayvalık'ın incisi Cunda'yı kesfetmeye geliyor. Taksiyle çıktığımız 8 km'lik ağaçlı yolu, mis gibi doğanın bize verdiği enerji ve keyifle yürümeye karar veriyoruz. Rumlar'ın adaya kokulu ada (moshonisia) demesine şaşırmamak gerek çünkü burnunuza mis gibi çiçek kokuları doluyor yürürken.

                 

Ayvalık'a bağlı olan Cunda (Alibey) Adası cumbalı taş evleri, arnavut kaldırımları, manastır ve kiliseleriyle tarihi bir geziye çıkartıyor bizi. Taş sokakları arasında gezerken kendimizi hep orada yaşıyormuş gibi hissetmemizi sağlayan sıcacık samimi bir ortamı ve insanları var. Deniz kokusuna karışarak bizi takip eden mis gibi çiçek kokularıysa soluk alıp verdiğimizin bilincine vardırıyor. Cunda'da keşfedilmeyi bekleyen pek çok mekan, sahil, sokak var...

Cunda Adası - Gezilecek Yerler

Hızlı ve özenli araştırmalarımız neticesinde oluşturulmuş listemize göz atalım. Cunda Adası gezilecek yerler listemiz şu şekilde:
1- Balıkçı Bahtiyar'da Ege mezeleri ve balık yenecek

Cunda'dan aklımda kalanlar listesinin başında buradaki enfes Ege (Girit) mezeleri geliyor. Burada papalina balığı, kabak çiçeği dolması, ahtapot, teneke peynirinden yapılmış güzel bir salata, tereyağında karides, cibes, aquadis, sübye paça ve nice güzel yemeği yiyebilirsiniz. Balıklarsa tazelikleriyle mest ediyor. Balıkçı Bahtiyar'a hizmet, mekan ve yiyeceklerin lezzetinden dolayı geçer not veriyoruz.

2- Vino Şarap Evi'nde sakız likörü denenecek
Efenim Cunda'nın huzur dolu taş sokaklarında dolanırken listemize sebat ederek her notumuzu uyguluyoruz. Cunda'da (Sakız adasına yakınlığından olsa gerek) sakızdan yapılan envai çeşit yiyecek/içecek bulabiliyoruz. Likör de bunlardan birisi.. Reçetesinin Vino Şarapevi'ne ait olduğunu duyduğumuz sakız likörüyle akşamüstünüzü keyiflendirebilirsiniz. Vino rengarenk sıcacık dekoru, harika müzikleri ve çeşit çeşit likörleriyle içinizi ısıtan bir mekan. (2. gün çekilen fotoğrafların başına uğursuz teknik bir kaza geldiği için sizlerle paylaşamıyorum :( İlk fırsatta bu post yeni fotoğraflarla güncellenecek.)

3-  Sakızlı Girit dondurması tadılacak
Sahil boyunca dizilmiş dondurmacıları görünce ağzınızın suyu akıyor zaten, ister kavun içi, ister külahta leziz sakızlı dondurma gerçekten keyifle yeniyor.

4- Cunda Taş Kahve'de kahve içilecek
Cunda'nın denize nazır, mimari güzelliğiyle göze hitap eden Taş Kahvesi meşhur. Yer bulabilirseniz burada köz kokulu dumanı üstünde damla sakızlı bir kahve içiniz. Cunda insanının gün sonu buluşma mekanı Taş Kahve samimi atmosferiyle sizi kendine çekiyor. Yiyecek yeriniz kalırsa bal gibi lokmalarından da atıştırabilirsiniz.

5- Cunda'yı Cunda yapan kilise ve manastırlarından en az bir kaçı ziyaret edilecek
Taş sokaklar ve birbirinden güzel eski evlerin yanı sıra Rum Ortodoks kiliseleri ve manastırlar adanın tarihi dokusunu ön plana çıkaran ayrıntılar. İçlerini birbirinden güzel fresklerin süslediği bu taş yapıları gezmek öğretici ve keyifli. Özellikle fotoğraf çekmekten hoşlananlar için Cunda biçilmiş kaftan, lakin ortamın büyüsü yer yer vizöre bakmayı unutturuyor insana...


6- Cunda'dan zeytinyağı alınacak
Cunda'da yerli halkın geçim kaynağı zeytin yetiştiriciliği olunca adada elinizi neye atsanız zeytinyağına çarpıyor desem abartmış olmam sanırım. Çokça zeytin ağacına rastlayacağınız adadan muhakkak küçük de olsa zeytinyağı alınız. En azından şarap eşliğinde ekmeği banmalı zeytinyağını tadınız. Karşınıza çıkacak olan butik mağazalardan ya da Cumartesi pazarından zeytinyağından üretilmiş sabun, vücut kremi, şampuan ve benzeri pek çok doğal ürünü almanız tavsiye edilir. Sabunlar hediye için birebir.
                                           

7- Sevim -Necdet Kent Kütüphanesi ziyaret edilecek
Cunda'nın yükseklerine kondurulmuş olan taş mimarisiyle ve tepesindeki değirmeniyle dikkat çeken manastır Cunda'da görülmesi gereken en güzel yerlerden. Manastır içinde yer alan Sevim -Necdet Kent Kütüphanesi Rahmi Koç tarafından restore edilmiş. Kütüphane'nin ismi ise Necdet Kent'in (Muhtar Kent'in babası) tüm kitaplarını buraya bağışlaması sonucu kitaplığa eşi Sevim Kent'in adının verilmiş olmasından geliyor. Burada serin bir şeyler yudumlarken Cunda'nın ve denizin keyifli manzarasını tepeden izlemenin tadı bir başka. Manzaraya doyunca püfür püfür esen bu tepede kitabınızın sayfalarını çevirirken huzura doyacaksınız.


8- Cumartesi Pazarı'na gidilecek
Cumartesi pazarı Cunda'da alınabilecek her türlü sevimli incik boncuk, el yapımı süs eşyaları, sabunlar, peynirler, zeytinyağları gibi bol çeşidi ayağınıza getiriyor. Dolanması çok keyifli. Alışverişe kendinizi kaptırmadan keyifli atmosferin tadını çıkarmakta fayda var.

                                       
Burada ister taş evlerden yapılmış butik otellerde kalın ister denize sıfır bir karavanda, dilerseniz çadırınızı kapıp bir kamp alanında konaklayın, taş evleri, Girit mezeleri, tarihi dokusu ve muhteşem doğasıyla Cunda'dan tazelenmiş ve dinlenmiş olarak ayrılacaksınız. 


     
                   

San Francisco

Los Angeles'ta başlayan onbir günlük Batı Amerika seyahatimize San Francisco'yla devam ediyoruz. (Önceki duraklarımız olan Los Angeles , Las Vegas ve Carmel gezi yazılarına ulaşmak için tıklayınız: 'Ver Elini Amerika!' )

Golden Gate Bridge


Yaz sisleri ardındaki Golden Gate Köprüsü, viktoryan mimarisinin renkli örneklerinden painted ladies, ünlü Alkadraz, şehri ören tarihi kablolu tramvaylar ve inişli çıkışlı sokaklarıyla San Francisco tüm bu saydıklarımdan çok daha fazlasını barındıran muhteşem bir şehir. 


Kaliforniya'nın kuzeyinde konumlanmış olan San Francisco sahip olduğu farklı uluslardan nüfusuyla bölge için kültürel bir merkez. Manhattanvari gökdelenleriyle Amerika'da olduğunuzu her an hatırlatan şehirde, Asya ve Latin kültürlerinin de izlerine sık rastlayacaksınız; çünkü San Francisco nüfusunun büyük kısmını Asyalılar ve Latin Amerikalılar oluşturuyor. Zamanın gay hakları hareketleri ve Hippi akımlarına da ev sahipliği yapmış olan şehir liberal duruşuyla da nam salmış.

San Francisco gezilip görülecek yer açısından oldukça zengin bir şehir. Bu çeşitliliği ve zaman kısıtını göz önünde bulundurursak gezilecek yerleri seçip önceliklendirmenizde fayda olabilir. Yazının devamında yer alan San Francisco'da yapılacaklar listesi ve küçük notlar işinize yarayabilir.


San Francisco'da Konaklama:

Eğer kaliteli ve merkeze yakın bir yer tercih ediyorsanız. Konaklama için Fisherman's Warf'ı ya da Union Square'ı tercih edebilirsiniz. Fakat turistik bölge olması sebebiyle Fisherman's Warf'ta otel ücretleri bir hayli yüksek. İki bölgeden de rahatlıkla şehrin gezilip görülesi yerlerine ulaşım mevcut. İyi bir araştırmayla merkeze rahatlıkla ulaşabileceğiniz yerlerden uygun fiyatlı Innler(misafirhane) de bulabilirsiniz.


San Francisco'da ne yapmalı?

Golden Gate Köprüsü

 
İsminden yola çıkarak hayalimizde altın sarısı olarak canlanan turuncu (kiremit rengi) devasa köprü San Francisco'nun en önemli simgesi. Modern dünyanın 7. en uzun köprüsü arasında sayılan köprünün renginin turuncu olmasının sebebi şehre inen yoğun yaz sislerinin arasından görünebilmesini sağlamak.. Yoğun rüzgarlara ve sise rağmen zorlu mücadelelerle 1937'de tamamlanan köprünün hikayesini dinlemek için kısa turlara katılabilirsiniz. Yayalara açık olan köprüde boylu boyunca yürüyebilir, bisiklete binebilir (köprü civarında kiralayabileceğiniz yerler var) ve Alkadras'ın da yer aldığı keyifli manzarayı izleyebilirsiniz. Buraya gitmek için şehir merkezinden 38 numaralı Geary Boulevard -Park Presido'ya daha sonra da 28 numara ile Gate Köprüsü istikametine aktarma yapabilirsiniz.






Golden Gate Parkı





Şehrin keşmekeşinden ve gürültüsünden uzaklaşmak isterseniz mis gibi parkları ve bahçeleriyle ünlü Golden Gate Parkını ziyaret ederek doğal ortamın tadını çıkarabilirsiniz. Burada ziyaret edebileceğiniz sanat galerileri de mevcut. Keyifli göllerin yer aldığı ve farklı peyzaj düzenlemeleriyle güzelleştirilmiş park görülmeye değer. Japon bahçesinde turlamanız ve Twin Peaks'te gün batımını izlemeniz tavsiye edilir.






Fisherman's Wharf



Sahil boyunca önlerinden geçeceğiniz sıralanmış Pierlerin (rıhtım) sonuna doğru Pier 47 çıkacak karşınıza. Fisherman's Wharf denilen bu bölge San Francisco'yu ziyarete gelenlerin uğrak yeri. Deniz ürünü yemeye doyamayacağınız Pier 47'de birbirinden leziz Amerikan, Asya ve İtalyan restoranlarını bulabileceksiniz. Veganlar için de pek çok seçenek sunulmakta (Örneğin '3 Potato 4' organik ve glutensiz ürettiği ürünleriyle ve lezzetli soslarıyla veganlar için uygun yerlerden).

Pier 47'den biraz yürüyerek Pier 39 'da yer alan Bubba Gump'a uğrayıp kendinize karides ziyafeti yaşatabilirsiniz. Forrest Gump filmindeki detaylarla, keyifle dekore edilmiş ve Golden Gate manzaralı mekan, beklemenize değecek güzellikte deniz ürünleri sunuyor.


Biranızı yudumlarken Shrimper's Heaven veya Traditional Shrimp Coctail'inizden atıştırmak keyifli olabilir. Yine Pier 39'da bulunan Boudin Bakery'de satılan ekşi maya ekmeği içinde sunulan çorbaları (Clam Chowder) mutlaka denemelisiniz. Son derece keyifli ve lezzetli bir deneyim. Bu bölgede pek çok restoran ve mağazanın yanı sıra deniz aslanlarını da görebilirsiniz.
Ünlü Alkadras Hapishanesinin bulunduğu adaya Fishersman's Wharf'tan kalkan feribotlarla gidebilirsiniz.




Fishermans Wharf'a kadar gitmişken San Francisco'nun ilk fabrikalarından (1852) olan Ghirardelli'nin Çikolata mağazasının olduğu Ghirardelli Squere'e de gidebilirsiniz. Buradan çikolata ya da dondurmalarınızı alıp sahildeki parkta güneşin ve manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Ya da parkın mis  gibi çimleri üzerinde sahile karşı yoga yaparak yeşillenebilirsiniz. 

Ghirardelli meydanına giderken Hyde Street üzerinde tarihi tramvayların kalkış noktasını göreceksiniz. Bu tarmvaylardan birine atlayarak şehir turunuza başlayabilirsiniz... Toplu ulaşım araçlarından uygun şekilde faydalanabilmek için buradan city pass alabilirsiniz.

Lombart Street
Lombart Street etrafında hoş evlerin bulunduğu çiçeklerle bezenmiş 's' şeklinde kıvrımlı yokuş aşağı inen bir cadde. Tarihi tramvayla gidebileceğiniz gibi özel aracınızla da iki dakikalık bir seyehatle caddenin kıvrımları arasından inebilir ve renkli fotoğraflar çekerek yolunuza devam edebilirsiniz. San Francisco sokaklarını  arabasız gezmenin daha keyifli ve öğretici olacağını söylemeliyim. Şehir içi ulaşım oldukça rahat. Ayrıca şehir İstanbul'a benzeyen pek çok özelliğe sahip, bu benzerliklerden birisi de ön görülemeyen trafiği.. Arabayla, kısa tatilinizi trafikte harcamak durumunda kalabilirsiniz.




Union Square


Sahilden çıkıp Union Square'e doğru yol aldıkça önümüze çıkan gökdelenlerin sayısının birer birer arttığını gözlemliyoruz. Yolda şehrin finans merkezi olan Financial Disatrict'ten de geçiyoruz. San Francisco'nun merkezi olan Union Square uzun binaları ve bildiğimiz tüm markaların mağazalarının, pub, cafe ve marketlerin yer aldığı canlı bir modern zaman caddesi. Akşamınızı Union Square'de yer alan jazz mekanlarından birinde geçirebilirsiniz. Misal: Les Joulins Jazz Bistro (Adres:44 Ellis Street).







San Francisco farklı konsepteki bölgeleri, köprüsü ve inişli çıkışlı yollarıyla İstanbul'u anımsatıyor.


The Haight Ashbury


60'larda Hippiler'in yoğun olarak yaşadığı Haight Ashbury bölgesi halen geçmişin izlerini taşımakta. Bu caddeye girdiğinizde yoğun ot kokusu ve etraftaki insanların renkli tarzı, doğru yerde olduğunuzu anlamanıza yardımcı olacak. Cadde boyunca birbirinden ilginç mağazalarda ikinci el veya yeni pek çok keyifli kıyafet/ takı vb. eşya bulabileceksiniz. Bu bölge orijinal hediyelik eşya almak için de oldukça uygun.

Geniş bir alana kurulmuş olan Çin mahallesini ziyaret ederek Amerika'da Çin kültürüne kısa bir ziyaret gerçekleştirebilirsiniz.



Nobb Hill


Amerikan mimarisinde Painted Ladies olarak adlandırılan renkli Viktorian tarzı evler Nobb Hill denilen bölgede karşımıza çıkıyor. (Full House dizisinden hatırlayabilirsiniz.) Bu isim ilk olarak yazar Elisabeth Pomada ve Michael Larsen'in Painted Ladies isimli kitaplarında kullanılmış olup sonradan yaygınlaşmış. Nobb Hill'in inişli çıkışlı parkında spor yapan pek çok insan görmek mümkün. San Francisco'nun yokuşlu ve tarihi dokulu bu sokaklarında gezinmekten ve fotoğraf çekmekten keyif alacaksınız.



Unutmadan, alışveriş merakınız varsa, 101 otoyolunu kullanarak bir saatlik mesafede bulunan Gilroy Premium Outlet'e de uğramanız tavsiye olunur. Outletlerle ilgili anlattığım faydalı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. 

Los Angeles'la başlayan ve onbir günlük Batı Amerika turumuz San Francisco'da geçirdiğimiz muhteşem iki günle son buldu. San Francisco zengin kültürel yapısı, köprüsü, yokuşları, tepeleri, tarihi ayrıntıları ve zengin mekan çeşitliğiyle görülmeye, gezilmeye değer bir şehir. THY'nin 2015 itibariyle başlayan San Francisco direk uçuşlarıysa bu seyahati cazip kılan etmenlerden...








Atalık Tohumlar Taşkışla'da Açıyor!


Çevre ve ekolojiyle ilgilenenler bilirler atalık tohumun ne olduğunu ve hayatımız için önemini. Nesilden nesile aktarılan, bulunduğu coğrafyanın iklimine göre kodlanmış, bölgesine özgü olduğu kadar gittiği bölgeye de uyum sağlayabilen doğal tohumlardır onlar. Başka tohumlarla melezlenen ve mevsimine bakılmaksızın meyve sebze verebilen, kusursuz olma kaygısıyla laboratuvar ortamında üretilen hibrit tohumlardan farklıdır atalık tohumlar...
 
Ben bu kavramlar arasındaki farkı ve ekolojik yaşama dair bir çok yararlı bilgiyi geçen hafta katıldığım, Buğday Derneği'nin İTÜ Taşkışla Kampüsünde düzenlediği Tohumlar Kampüse etkinliğinde öğrendim.
Ekolojik yaşama katkı sağlayan projeleriyle tanınan Buğday Derneği, Tohumlar Kampüse projesiyle kent bahçeciliğini yayma çalışmalarını devlet üniversitelerindeki pilot uygulamalarıyla hayata geçiriyor.

Tohumlar Kampüse Proje Koordinatörü Hakan Gönül şimdiye kadar 20'den fazla üniversitenin kampüsünü atalık tohumlara açmak için aday olduğunu belirtiyor. Buğday Derneği'nin Tohumları için seçilen üniversiteler arasında bu yıl Çukurova ve Mersin Üniversitesi, İTÜ Taşkışla ve ODTÜ yer alıyor.

Geçtiğimiz hafta İTÜ Taşkışla'da ekolojik yaşamı daha yakından tanımak isteyen gençlerin katılımıyla gerçekleşen etkinliğin ilk günü teorik eğitimler, ikinci günü ise toprak tohum döngüsünün anlatıldığı uygulamalı, bir hayli öğretici ve keyifli eğitimlerle gerçekleşti. Gerekli tüm ekipmanların Buğday Derneği tarafından sağlandığı tohumlar kampüse eğitiminde toprağın işleniş tekniklerinden atalık tohumların önemine, kompost yapımından, güvenilir gıdaya kadar pek çok konu ele alındı.
Gün boyunca katılımcılar tarafından elbirliğiyle yapılan yükseltilmiş tohum yatakları çapalandı, yabani otlarından arındırıldı, verimli toprak karışımıyla dolduruldu ve Kaz Dağlarından gelen atalık börülce, süt mısırı, pembe domates, biber, kabak tohumları bu yataklara özelliklerine ve kardeş bitki olmalarına dikkat edilerek ekildi. Son olarak can suyu verilen tohumlar şuan toprağa hayat vermekle meşguller.


Eğitim sonrası hissettiğim huzur ve kişisel tatmin uzun süredir hissetmediğim boyuttaydı. Doğaya yakın olmanın ve ona karışmanın ne büyük bir ihtiyaç olduğunu anlamam bakımından bu etkinlik benim için çok anlamlıydı o sebeple bu yazıyı kaleme almak istedim. Buğday derneğinin herkese açık pek çok projesi var, hayatın amacını yeniden sorgulatacak bu etkinliklere bir yerinden bulaşmanız gönülden tavsiyedir... Ayrıntılı bilgi için: www.bugday.org

Atalık tohum ekenleriniz bol olsun!